18 Mayıs 2012 Cuma

18 Mayıs 1944 Unutulmayacak !

Yaşadığımız günlerde Avrupa ülkelerinde çeşitli politik düşüncelerle Soykırım üzerine geniş eğilimler olduğunu gözlemlemekteyiz.
Bazı Avrupa ülkeleri veya politik kurumları ve şahıslar kendi vicdanlarını rahatlatma amacıyla hareket ederken mensupları oldukları toplumların tarihlerini gözardı etmektedirler.
Unutulmamalı ki; Sadece 1. dünya savaşı değil, 2. Dünya Savaşı da büyük soykırımlarına sahne olmuş, bir sürü millet ve halk soykırıma maruz kalmışlardır.
Nazi Almanyası'nın soykırımına maruz kalan Yahudiler ve Çingeneler dışında da Sovyetler Birliğinin soykırıma uğrattığı milletler nedense gündeme getirilmemektedir .
Almanlarla savaşta olması sebebiyle Sovyetler Birliği sınırları içinde yaşayan Alman asıllıların dışında 8 Ekim 1943 tarihli SSCB YSP kararnamesiyle toplam 93.139 Kalmuk Türkü Altay, Krasnoyarsk, Omsk ve Novosibirsk bölgelerindeki özel iskan alanlarına sürgün edilmiştir. 2 Kasım 1943'te ise toplam 69.267 Karaçay Türkü vatanlarından zorla çıkartılmıştır.
Bütün bu toplulukların sürgüne gönderilme gerekçesi hemen hemen aynıdır: Almanlarla işbirliği yapmak veya onlara karşı gerektiği gibi mukavemet etmemek.
Oysa Alman işgaline hiç maruz kalmayan ve onlarla herhangi bir teması bulunmayan Çeçen-Inguşlar da Stalin döneminin bu acı siyasetinden nasibini almışlardır. Bu uygulama sonucu binlerce Çeçen-Inguş, 23 Şubat 1943'te başlayan bir operasyonla vatanlarından zorla çıkarılarak Kazakistan ve Kırgızistan'ın çeşitli bölgelerine sürülmüşlerdir.
18 Mayıs 1944 tarihi de bu insanlık ayıbının yaşandığı tarihlerden biridir ve Kırım Tatar Türkleri bu tarihte Ikinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara yardım ettikleri gerekçesiyle vatanlarından topyekün sürgüne maruz kalmışlar, bu sürgün sırasında da büyük bir soykırım yaşamışlardır.
Sovyet liderlerinden Beria'nın 10 Mayıs 1944'te Sovyet devlet başkanı Stalin'den, Kırım Türklerinin Sovyet halkına karşı "ihanet ettiği" göz önüne alınarak, bütün Kırım Türklerinin Kırım bölgesinden çıkarılması hususunda Devlet Güvenlik Komitesi (GKO)'nin onayını talep etmesini müteakip 11 Mayıs 1944 stalin imzalı GKO'nin 5859 sayılı "çok gizli" kararnamesiyle Sovyet Yönetimi Kırım'da yaşayan tüm Kırım Türklerinin vatanlarından sürgününe karar vermişti.
Söz konusu kararname ile, sürgün edilecek olanların beraberlerinde kendi özel eşyalarını, elbiselerini, günlük demirbaş eşyalarını ve aile başına 500 kg erzak almalarına izin veriliyordu.
Kırım Türklerini sürmekle görevlendirilen askerlerin taşkınlıkları o derece artmıştı ki, yaşlı kadınları, acıdan çılgına dönenleri kaçmaları için serbest bırakmışlar, sonra da arkalarından kurşun yağdırmışlardı.
Hayvan vagonları ile sürgüne gönderilen Kırım Türklerinin sürgününün yolda geçen safhası, Kırım Türkleri açısından unutulması güç hadiselerin cereyan ettiği bir tablo ortaya koymaktadır.
Tıka basa vagonlara doldurulan halk, günlerce aç-susuz bir şekilde, en temel ihtiyaçlarını gideremeden, sonunun ne olacağını bilmediği bir seyahate çıkmıştı. Yol boyunca bir çok insan hastalanmış, özellikle yaşlılar ve çocuklar açlığa, susuzluğa, vagonların havasızlığına dayanamayarak hayatını kaybetmişlerdi. Ölenler durulan ilk yerde vagonlardan indirilmiş ve defnedilmelerine müsaade edilmeden yol kenarlarına bırakılmıştı. Bu şekilde yol boyunca ne kadar Kırım Türkünün öldüğü bilinmemektedir.
Geri kalanlar da sürüldükleri Özbekistan ve Kazakistan'da çoğunlukla fabrika ve işletmelerin bulunduğu köy ve kasabalara yerleştirildiler. Kırım Türkleri buralarda uzun bir müddet son derece ağır şartlar altında yaşadılar. Günlerce, haftalarca at ahırlarında, kuru toprak üzerinde, hatta kazdıkları çukurlarda yaşamaya çalışarak hayatta kalma mücadelesi verdiler. Son derece çetin olduğu görülen bu hayat şartları, Kırım Türkleri arasında oldukça ciddi boyutlara varan can kayıplarına neden oldu.
Sürgünden yıllar sonra bizzat Kırım Türkleri tarafından yapılan nüfus sayımı sonucunda ortaya çıkan tablo, yol boyunca ve yerleşim yerlerine vardıktan sonra geçen birkaç yıl içinde açlık ve hastalıktan ölen Kırım Türklerinin mevcudunu gözler önüne sermektedir. Buna göre, sürgüne gönderilenler arasında bulunan 112.700 çocuktan 60.034'ü, 93.200 kadından 40.085'i, 32.600 erkekten 12.061'i hayatını kaybetmiştir. Bu sürülen bütün halkın %46.2'sı, diğer bir ifade ile halkın neredeyse yarısı demekti.
Sovyet kayıtlarına göre Kırım'da 218 bin Kırım Türkü yaşadığı kaydedilmişken 191.014 Kırım Türkünün sürgün edildiği gibi bir durum ortaya çıkmaktadır, ki bu sayının gerçekleri ne ölçüde yansıttığı ihtilaf konusudur.
Diğer taraftan, Nazi Almanyası da zoraki işçi (Ostarbeiter) olarak binlerce insanı Almanya ve Avusturya'ya getirerek çok zor koşullarda çalıştırmıştır.
Günümüzde sadece Almanya'da savaş sonrası esir ve ostarbeiter olarak getirilen ailelerin yaşayan fertleri de büyük bir yekun tutmaktadır.
Diğer taraftan sürgün edildikleri bölgelerden vatanlarına dönemeyenlerin sayıları halen büyük rakamlarla ifade edilmektedir.
Günümüzde Özbekistan'dan Kırım'a dönemeyen tatar sayısı 200 bindir. Halen sürgün sonrası bölünen ve birbirine kavuşamayan aileler sorunu da büyük bir sayı oluşturmaktadır.
Sürgün edilen bu toplulukların mensupları halen Sürgünlerin acısını her yönüyle yaşamaktadırlar
Unutulmamalı ki; Kırım Tatarları ile birlikte sürgüne gönderilen tüm toplulukların sürgün kararı olarak gösterilen gerekçe hep aynıdır. Almanlarla işbirliği yapmak veya onlara karşı gerektiği gibi mukavemet etmemek.
Sürgün olayları sırasında resmen soykırım tarifine uyan uygulamalar yapıldığı halde tarihin daha eski dönemlerinde yapıldığı iddia edilen sürgünler parlamentolara taşınırken bu halklara uygulanan soykırımların hatırlanmamak istenmesi insanlık ayıbıdır.
En azından bu insanlardan sürgüne sebeb olan ülkelerin politikacıları ve parlamentoları insanlık önünde özür dilemelidirler.
Milletlerinin sebeb oldukları zararların telafisi yönünde çaba göstermelidirler.
Batı Avrupa kırım Türkleri Kültür ve Dayanışma Merkezi olarak 18 mayıs 1944'te vatanlarından sürülen halkımızın ve diğer toplulukların meselelerini Avrupa ülkelerinin Parlamentoları, resmi kuruluşları, politikacıları ve basın kuruluşları nezdinde dile getirip haklarını arayacağımızı Kamuoyuna duyururuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder